İSKENDERİYE
İSKENDERİYE KONUMU
İskenderiye, gezegenin en eski şehirlerinden biridir; Kleopatra ile ilgili inanılmaz öyküler ve efsaneler bununla bağlantılı. Önemli su altındaki cazibe merkezi İskenderiye kıyısındaki bilim adamları tarafından keşfedildi. Büyük çaplı bir çalışmanın ardından öğrendiği gibi, Kleopatra'nın sarayı su altında gizlidir. Bilim adamlarına göre, Kleopatra ve Mark Antony mezarlarının yeri olabilir; kesin konumları hala bilinmiyor. Bir zamanlar görkemli sarayın parçalarına değil, İsis Tapınağı'nın antik kalıntıları var. Bu güzel yapıların suyun altında kalmasının nedeni çok basit - birkaç bin yıl önce İskenderiye, bir dizi şiddetli deprem geçirdi; bunun nedeni, kıyı bölgelerinin bir kısmı su ile sızdırılmış olması. Günümüzde su altında görülebilen eski İskenderiye kalıntıları, tarihi müzenin lüks sergilerine benzemektedir. # Bir zamanlar Kleopatra sarayına süslenmiş eski yapıların ve güzel heykeller, binyıl rölyef ve sanat yapıtlarının kolonları deniz tabanında duruyor. Deneyimli dalgıçlar su sıcaklıklarının dalış için en rahat olduğu yaz aylarında bu yerleri ziyaret etmeyi tercih ederler ve su altındaki manzaraları hayranlıkla izlemekten rahatsızlık duyacak başka bir şey yoktur. Ayrıca, bilim adamlarının Mısır'ın önemli müzelerinde temsil edilen ilginç eserler keşfedip yüzeyde kaldıklarını belirtmek gerekir. Amatör dalgıçların yıllardır bildikleri, sık sık dalış yaptıkları bir bölgeydi.İSKENDERİYE Yapısı
Limanın birkaç kilometre açığında ve sadece 8 metre derinlikte gördüklerine de bir isim takmışlardı: "Kaya Ormanı"... Binlerce dev granit taştan, sütun parçalarından, sfenks heykellerinden ve mini dikilitaşlardan söz ediyorlardı, ama kimse onları ciddiye almıyordu. Ta ki, 1962 yılında, içlerinde birkaç arkeologun da bulunduğu bir grup profesyonelin dalışına kadar. M.Ö. 332 yılında Büyük İskender tarafından kurulmuş ve adını kurucusundan almıştır. Eski çağlarda dünyanın yedi harikasından biri olan feneri ve zamanının en büyüğü kütüphanesiyle tanınan İskenderiye, bugün Mısır'ın turizm açısından önemli şehirlerden biri durumundadır.
Amatör dalgıçların yıllardır bildikleri, sık sık dalış yaptıkları bir bölgeydi... Limanın birkaç kilometre açığında ve sadece 8 metre derinlikte gördüklerine de bir isim takmışlardı: "Kaya Ormanı"... Binlerce dev granit taştan, sütun parçalarından, sfenks heykellerinden ve mini dikilitaşlardan söz ediyorlardı, ama kimse onları ciddiye almıyordu. Ta ki, 1962 yılında, içlerinde birkaç arkeologun da bulunduğu bir grup profesyonelin dalışına kadar. Onlar gözlerine inanamamışlardı; suyun dibinde bir tarih yatıyordu. Ancak, hemen önlem alınması gerekiyordu. Bazı parçalar yavaş yavaş kuma gömülmeye başlamıştı bile... Ayrıca kalıntılar oldukça sığ bir bölgede bulunduğu için, dalgaların sürtünmesi kayaları aşındırıyordu.
Amatör dalgıçların yıllardır bildikleri, sık sık dalış yaptıkları bir bölgeydi... Limanın birkaç kilometre açığında ve sadece 8 metre derinlikte gördüklerine de bir isim takmışlardı: "Kaya Ormanı"... Binlerce dev granit taştan, sütun parçalarından, sfenks heykellerinden ve mini dikilitaşlardan söz ediyorlardı, ama kimse onları ciddiye almıyordu. Ta ki, 1962 yılında, içlerinde birkaç arkeologun da bulunduğu bir grup profesyonelin dalışına kadar. Onlar gözlerine inanamamışlardı; suyun dibinde bir tarih yatıyordu. Ancak, hemen önlem alınması gerekiyordu. Bazı parçalar yavaş yavaş kuma gömülmeye başlamıştı bile... Ayrıca kalıntılar oldukça sığ bir bölgede bulunduğu için, dalgaların sürtünmesi kayaları aşındırıyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder