Başka efsaneler de var ama biz günümüze
gelelim; Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan ve İstanbul'u dünyanın en
güzel kentlerinden biri yapan Boğaz'ın Avrupa yakasını görmeye. Dolmabahçe
Sarayı ile başlayalım. Osmanlı'nın Topkapı'dan sonra yaptığı daha “şatafatlı” sayılabilecek bir saraydır Dolmabahçe. Gene de çok katlılık, yükseklik
bakımından Doğunun ve Batının “ihtişamlı” saraylarına göre mütevazi sayılır.
Ermeni Balyan ailesinin eserlerinden biridir. 1853 Yılında tamamlanan
Dolmabahçe camisi ve saat kulesiyle birlikte bir külliye oluşturur.
Saray'ın ek bölümünde Atatürk ömrünün sonlarını geçirmiştir. Saray içindeki
eşyaları ile dönemin yaşamını yansıtması bakımından ilginçtir.
Beşiktaş'a doğru çınarlar arasındaki
yolu izlerken Türk resim sanatının en zengin koleksiyonunun bulunduğu Güzel
Sanatlar Müzesi, biraz ilerisinde de Denizcilik Müzesi'ni görürüz. Müzede
Osmanlı gemileri, çok eski haritalar ve gemilerin silahları sergileniyor.
Meydanda Zühtü Müridoğlu'nun eseri Barbaros Heykeli ve Sinan eseri Türbesi var.
Karşısında Sinan Paşa Camisi de Mimar Sinan eseridir. Çarşı içlerine doğru
girildiğinde iki Rum Ortodoks bir de Ermeni kilisesi ile Ihlamur Kasrı
görülebilir. Ihlamur Caddesi'nin sonuna doğru karşınıza çıkıveren
Ihlamur Kasrı'nın bahçesi de, bahçesindeki manolya ağacı da yapısı kadar
güzeldir. Boğaz kıyısınca ilerlendiğinde ikinci bir saray, Çırağan Sarayı'na
geliyoruz. Saray 1910'da yandıktan sonra geçtiğimiz yıllarda otel olarak yeniden
yapıldı. Feriye kısmı da Galatasaray ve Kabataş Liseleri olarak
kullanılıyor.Çırağan'ın karşısında köşkleri ile geniş bir alana yayılmış
Yıldız Sarayı yer alıyor. Turing tarafından restore edilen ve işletilen Yıldız
Parkı içindeki bu köşkler kısa süre önce Belediye tarafından Turing'den
alındı. Yıldız Sarayı herşeyden huylanan Abdülhamit'in daha güven duyduğu için
oturduğu yerdi.
Ortaköy'e ulaşınca değişik bir atmosferle
karşılaşılır. Eski yıllarda azınlıkların çok olduğu Ortaköy'de bir Rum Ortodoks,
bir Ermeni Gregoryan kilisesi ile bir sinagog var. Semt son yıllarda genç
aydınların uğrağı oldu. Ardarda lokantalar, barlar, kahveler açıldı. Gençlerin
eski kitap, plak, her türden elişi takı türünden şeyler sattıkları tezgahları
ve aynı türden şeyler satan dükkanlarıyla kendine göre yeni bir atmosfere
büründü. Sahildeki camisi Nikoğos Balyan yapısıdır.
ATATÜRK ARBORETUMU (Canlı Ağaç Müzesi)
Boğaz gezisi sırasında değişik bir
atmosfer için Belgrat Ormanlarına doğru sapmak gerekiyor. Biraz ile- ride
hayatınızda hiç görmediğiniz ağaç türlerinin yetiştirildiği Atatürk
Arboretumu'nu göreceksiniz.
Dün- yanın farklı bölgelerinden, iklimle- rinden
değişik türleri barındıran bu canlı ağaç müzesine Boğaz yolun- dan
Büyükdere-Kemerburgaz yo- luna döndüğünüzde ulaşacaksınız. Yalnız
cumartesi-pazar ve resmi ta- til günlerinde gezme şansınız yok. Sabah dokuzdan
17'ye kadar gezi- lebilen arboretum tatil günlerinde yalnızca üye olanlara
açık.1818 yı- lında mermerden yapılan Kirazlı Bend 345 hektarlık arboretumun
içerisinde kalıyor. Dinlenmek için banklar var ama piknik yapılamı- yor,
bisiklet ve köpekle de giri- lemiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder