Ana içeriğe atla

KENDİ DÜNYASINDA TİRE



"Ucuz satıyoz, çok satıyoz, geceleri aç yatı­yoz! Hadiiiii, 15 yumurta bir milyon..." Kadınların tezgah kurduğu Tahtakale Mey­danı'nda, yazmalar gökkuşağıyla yarışıyor ... "İğne oyalarımda, kelebek, tavus kuşu, şimşir, limon çiçeği, gömeç çiçeği, küpeli, üzüm­lü, ercahil, kiraz, kuşlu, hanımeli, zellenga­deh, yaz menekşesi, papatya, süpürge oyası, saat oyası, gülşah, kuş gözü, kara dut, elibe­linde var... Bu da hamam böceği; Ödemiş işi­dir, biz pek tutmayız da, ondan adı öyle..." Acaba, hangi büyük ressamın tablosuna benzetsem, Tire pazarına haksızlık etmemiş olurum? 

Tire pazarının tezgahları yavaş yavaş, camilerin, zaviyelerin, türbelerin, hanların duvarlarına yaslanırken, sabah ezanıyla birlikte, avuç­lar gökyüzüne açılıyor. Kimi, nargile kahvesi olan Çavuş'un Yeri'nde yakalanıyor, kimi so­kakta, kimi sebzelerinin başında... Eskiden pazartesi kurulan, sonraları salıya alınan tari­hi pazar, Ahi Baba'nın alışveriş duasıyla belki artık açılmıyor ama, herkes biliyor ki; bugün de, binlerce yıldır olduğu gibi, ticaret günü, bolluk günüdür...

Ama kolay vazgeçilemiyor işte... Saim Am­ca'nın Nuh Nebi'den kalma, ahtapot kollu, dokuma tezgahında, beledi dokumaktan vazgeçemediği gibi... 500 yıllık el yazmalarıy­la dolu Necip paşa Kütüphanesi'ne her gün gelen, Tireli emekli müftü Gıyaseddin Bey'in, bir tıp profesörünün isteği üzerine, is mürek­kebiyle yazılmış kitabın, iki yıldır süren ve daha ne kadar süreceği belirsiz tercümesinde, pes etmediği gibi... Tirelilerin karambolü gi­bi... İspanya' dan gelen Museviler, beraberlerinde bu geleneksel oyunu getirmişler. Bu oyunu, Tire'de artık tek açık hava karambol sahasının olduğu Alaybey Parkı'nda, çoğun­lukla emekliler oynuyor. "Lek" denilen kısa tahtalar, "meşe" denilen toplarla, bilardoya benzeyen bir teknikle, devrilmeye çalışılıyor. Puanlama için, sahanın kenarında, tele dizil­miş bira kapakları kullanılıyor . Oyunculardan biri, "Hadi eylenmeyelim, oyuna devam" der­ken, düşüncelerim, zaten kurallarını çok iyi anlayamadığım karambolden uzaklaşıp, Tire sözcüklerinin hoşluğuna takılıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kazablanka Gezi Rehberi

Kazablanka Fas'ın Atlantik kıyısında yer alan Kazablanka, ülkenin en büyük şehri ve 3,5 milyonun üzerinde nüfusa sahip en işlek limanıdır. Birçoğu için Casablanca adı, Ingrid Bergman ve Humphrey Bogart'ın oynadığı 1945 filminin romantizmini çağrıştırıyor; ama şehrin gerçekliği biraz farklı. Eski mahalleleri pitoresk Fransız sömürge ve geleneksel Fas mimarisinden adil payına sahip olsa da, Kazablanka'nın modern kimliği tamamen ilerleme ve gelişme ile ilgilidir. Marakeş, Fes, Meknes ve Rabat'ın imparatorluk şehirleri kadar atmosferik değil; ancak kozmopolit sanat mekanları, restoranlar ve gece kulüpleriyle dolu, gelişen bir iş merkezidir. Kazablanka'nın Tarihi  Kazablanka, 8. yüzyılın ortalarında Berber Barghawata krallığının en önemli şehirlerinden biri olarak öne çıktı. 14. yüzyılda Merinidler tarafından kilit liman olarak kullanılmıştır; ve 15. yüzyılda korsanlar için güvenli bir liman olarak biliniyordu. Kazablanka kısa süre sonra Portekiz kontrolü al...

Pakistan-Hindistan Sınırı

Bu arada Hayber'deki sınır kapısında hareketlilik her günkü gibi sürüp gidiyor. Ötelerde buzdolabı ve televizyon yüklü deve ve eşek kervanları kaçakçıların kullandığı yollarda ağır ağır ilerlerken, insan kalabalıkları iki ülke arasında bir o yana bir bu yana gidip geliyor. Sınırdan gelip geçen trafiğin belirgin bir düzeni var. İnsanlar Afganistan'dan boş çuvallar ve çantalarla geliyorlar, sonra satın aldıkları eşyaların ağırlığı altında iki büklüm olmuş geri dönüyorlar (Afganistan'da pirincin fiyatı Pakistan'dakinin iki katı). Beş yaşından daha büyük olmayan bir çocuk, her defasında beş litrelik bir tenekeyi yemeklik yağla doldurarak bir saatten az zaman içinde sınırdan üç kez geçti. Çocuk yağı Afganlı bir tüccar için taşıyordu. Adam yağı daha büyük bir hazneye boşaltıyor ve tenekeyi doldurmak için çocuğu yeniden öbür tarafa yolluyordu. Çocuk son seferinde, kendisini durduran bir sınır muhafızından sıkı bir şamar yedi. O bir Peştun'du, ama daha beş yaşından büyük ...

STORSEİSUNDET BRUG KÖPRÜSÜ

STORSEİSUNDET BRUG KÖPRÜSÜ STORSEİSUNDET BRUG KÖPRÜSÜ Fiziki Konumu Sinir kitzelinin hayranları için kesinlikle gerekli olan alışılmadık köprü Norveç'te bulunuyor. Benzersiz Storseisundet Köprüsü kayalık sahil boyunca uzanan yolun bir parçası. Köprünün asıl özelliği karmaşık viraj ve eğimdir. Yolun bazı yerlerinde köprünün görünen kısmı gerçek bir dalış tahtası anımsatıyor. Storseisundet Köprüsü her açıdan kendine özgü görünüyor. Yerliler, asıl özelliğini yansıtan köprünün orijinal adlarını vermişlerdir. Storseisundet'i 'sarhoş köprü' derler. Köprü Møre og Romsdal Gouvernements'ın topraklarında bulunur ve anakarasını Averøya Adası ile bağlar. Storseisundet Köprüsü, 'Atlantik Yolu' olarak adlandırılan ve 8 köprü barındıran bir parçası. Storseisundet altında en uzun olan köprünün uzantısı 260 metreyi oluşturur. Köprü Temmuz 1989'da açıldı ve o tarihten bu yana binlerce meraklı sürücü ve turisti yeni izlenimler arıyor. Köprü çok tehlikeli görünse de...