İran, var olan en eski imparatorluklardan biri. 25 asırdır —Büyük Kyros'un iö 550 civarında Medlerin
ülkesini kendi topraklarına katarak Pers egemenliğini kurduğu günden beri— süregelen bir devlet. İran'ın uzun tarihi pek çok görkemli döneme tanıklık etti, büyük isimler yetiştirdi. Büyük bilge Zerdüşt; Firdevsi, Ömer Hayyam, Sadi, ve Hâfız gibi dünyaca ünlü şairler; 1. Dareios, I. Şapur ve Şah Abbas gibi büyük asker ve hükümdarlar bu tarih sahnesinde yerlerini aldılar.
İmparatorluk sayısız kez anarşinin pençesine düştü; yabancı orduların istilasına uğradı. Büyük İskender gibi pek çokları ülkeyi boydan boya istila etti. Bunlar arasında 13 milyon soydaşını kırıp geçiren Cengiz Han, acımasız Moğollardan oluşan birlikleriyle en yıkıcı izleri bıraktı. Bugün eski boyutlarından çok şey kaybetmiş olan İran Fransa'nın üç katından daha geniş bir alana yayılmış olsa da, sadece dokuz buçuk milyonluk bir nüfusa sahip. Ülkede kilometre kareye altı kişi düşüyor. Ülkenin nüfusu Londra, New York ve Paris'in toplam nüfusuna dahi eşit olmadığından, ülke topraklarında günlerce bir köy ya da insana rastlamadan yolculuk etmek şaşılacak bir durum değil. İran'ın günümüzdeki aile düzenini kavrayabilmek için ataerkil devirlere geri gitmek gerekir. İran erkeği, en az Hz.İbrahim ya da Hz.Yakub kadar evinin sahibi ve efendisidir. Eşleri, çocukları ve hizmetkârları üzerindeki etkisi olağanüstüdür; bu kişilerin hepsine de canının istediği gibi davranabilir.
Bir kadın çeyiziyle birlikte kocasına verildikten sonra erkek, ona karısı olmaktan çok taşınabilir bir mal gözüyle bakar. Kadın, yüzünü kocası ve yakın akrabaları dışında hiç bir erkeğe gösteremez; kötü davranışlara hedef olduğunda, hayatını sürdürdüğü akıl almaz düzeyde içine kapalı ortamda hakkını araması neredeyse olanaksızdır. Boşanma gibi durumlarda kadının hakkını gözeten bazı kanunlar vardır, ama bunlar yalnızca erkeğin karısını boşaması halinde uygulanır.
Eğer işler tersine dönüp kadın hâkime gider ve kocasından boşanmak isterse, erkek ondan aldığı çeyizi geri vermekle yükümlü değildir.
Karısından kurtulmak istediği halde çeyizini kaybetmeyi göze alamayan acımasız kocalar, karılarını boşanmaya zorlamak için bazen onlara zalimce işler yaparlar. Erkek karısına öfkelenip üç kez “Boş ol!” derse, kanunen ondan boşanmış olur; ancak sonradan fikrini değiştirip eşinin dönmesini dileyecek olursa, kadının önce bir başka erkekle evlenmesi ve o erkek tarafından da boşanması gerekir.
Yorumlar
Yorum Gönder